İstanbul’u çok eleştiriyoruz. Trafik kötü diyoruz, her şey pahalı diyoruz. Terör var diyoruz. Hava kirli, her yer pis diye devam ediyoruz. Dünyanın en gözde şehirlerinden olan ve birçok filmin çekildiği, dillere destan Venedik’ten bir an evvel İstanbul’a gelmek için can attım. Konferans için gitmiştim ve mecburi geçirmem gereken 2 gün daha vardı. Venedik Bienali, biraz tarihi binalar, biraz alışveriş derken itile kakıla 2 günü geçirdik. Kalabalıktan yürümek, vapurlarına binmek mümkün değildi.
İstanbul’a geldiğimde neredeyse toprağı öpecektim. Venedik, insan trafiğinden geçilmeyen, sokakları pislikten kokan, bir kahveyi meşhur San Marco meydanında 9 euroya içtiğiniz bir yer. Taksiler olağanüstü pahalı. Bizim şehir hatları vapurlarının yanına bile yaklaşamayacak kalitesiz vapurları hem pahalı (biletin tanesi 7 euro civarında) hem de insanlar balık istifi gibi acı çekerek bir yere gidebiliyorlar. Fiyat denetimi yok. Bir çanta bir yerde 20 euro, başka yerde aynı çanta 22 euro. Lokantaların mutfakları pis. Garsonlar servis yapmaktan bunalmış durumda. Havası çok rutubetli ve nemden durmadan terleyip duruyorsunuz.
Venedik’te şehir içinde bir suyu 2 eurodan aşağı içemezsiniz. Turisti inanılmaz sömürüyorlar. Kaldığım NH Otel zincirinde kullandığım bilgisayar için para ödedim. Oysa Almanya’da, Fransa’da business centre köşelerinde bilgisayar ve internet bedavadır.
Güzel tarafları yok mu? Tabii ki var. Yiyecekleri leziz bir şekilde sergileyen şarküterileri, pastaneleri, çantacıları, hazır giyim butikleri, güler yüzlü ve hiç üşenmeyen mağaza satış elemanları saygı duymaya değer. Tarihi binalarını gez gez bitmez.
2 yılda bir yapılan Venedik Bienali’ne gitmesem olmazdı. Sarkis tarafından oluşturulan Türkiye bölümü muhteşemdi. Rusya’nın, İngiltere’nin, Çin’in, ABD’nin bölümleri düşündürdü. Bienal’de hep yerlerinden, yurtlarından edilen insanların acısını gördüm ve içimde hissettim. Fakat Bienal’de yardımcı eleman çok azdı. Hele Arsenale bölümünde bir şey sormak için kilometrelerce yürümem gerekti. Hediyelik eşyaları beni çok cezp etmedi. Daha yaratıcı olmalarını beklerdim.
Velhasıl uçuşlar ucuzladıkça, dünya nüfusu arttıkça ve refah seviyesi yükseldikçe insanlar artık seyahat etmek istiyor. Paris,Londra,Venedik, Roma, Madrid, Barselona gibi tamamen turistik olarak nitelendirebileceğimiz şehirler gittikçe artan bu kalabalığı nasıl organize edecekler bilmiyorum. 3 yıl önce gittiğim Londra’da insanlar Oxford Caddesi’nin kaldırımlarında yürüyecek yer bulamadıklarından caddelerinde yürüyorlardı. İstanbul’un tüm bunlardan ders çıkarıp, alt yapısını, artan turist trafiğine göre düzenlemesi gerekiyor. Venedik olması an meselesi, zira İstanbul dünyanın bence en güzel şehri.
