Yapay zekâ, AVM ve perakende sektörlerinde bir kez daha sahneye çıktı. Bu kez rolü, alışveriş atmosferini belirleyen müziği kodlamak. Avrupa’da hızla yaygınlaşan yapay zekâ destekli müzik sistemleri, telif maliyetlerini ortadan kaldırırken alışveriş deneyimini de dönüştürüyor. Telif maliyetleri düşüyor, marka kimlikleri yeniden şekilleniyor, duygular ise algoritmalarla yönetiliyor. AVM ve perakende sektörlerinde müzikte yapay zekâ dönemi başlarken, bu yeni trend hem işletmelere fırsatlar hem de müzik dünyasına yeni tartışmalar getiriyor.
Haber, AVMDergi.com
Perakende ve AVM sektörleri sessiz ama köklü bir dönüşüme gebe. Müşteri deneyiminin önemli bir parçası olan mağaza müzikleri artık yapay zekâ tarafından bestelenmeye başlandı. Yapay zekâ, stok yönetiminden müşteri davranış analizine kadar birçok alanda kullanılıyor. Ancak son dönemde dikkat çekici bir yenilik sessiz ama güçlü bir etki yaratıyor: Mağazalarda çalan müziğin artık insanlar yerine algoritmalar tarafından bestelenmesi.
“AVM ve perakende sektörlerinde müzikte yapay zekâ dönemi” Avrupa’da hızla yayılıyor. Belçika’daki Brico yapı marketleri ve bazı Carrefour mağazaları, müşterilerin ruh hâline ve mağaza atmosferine göre otomatik olarak oluşturulan, tamamen yapay zekâ tarafından bestelenmiş müzikleri çalmaya başladı. Fransız perakende devi Carrefour’un 2026–2028 yılları arasında tüm mağazalarında bu sisteme geçmeyi planlaması, trendin ölçeğini açıkça gösteriyor.
Telif yok, duygular var
Yapay zekâ müziklerinin perakendeciler için en büyük avantajı, telif hakkı maliyetlerini ortadan kaldırması. Geleneksel müzik yayınlarında işletmeler, eser sahiplerine ve meslek birliklerine ödemeler yapmak zorunda kalıyor. Ancak yapay zekâ tarafından bestelenen müzikler “royalty-free” yani telifsiz olarak sunuluyor. Bu durum, özellikle marjları daralan perakende zincirleri için ciddi bir maliyet avantajı yaratıyor.
Yapay zekâ sistemleri yalnızca müzik bestelemiyor; aynı zamanda müşteri akışına, satış performansına, günün saatine hatta hava durumuna göre çalma listelerini otomatik olarak optimize ediyor.
Örneğin, mağaza kalabalıklaştığında ritim hızlanabiliyor; akşam saatlerinde tonlar yumuşuyor, dışarıda yağmur yağarken ise daha huzurlu melodiler devreye giriyor. Böylece müzik, sadece arka plan sesi olmaktan çıkıp, satış stratejisinin dinamik bir parçasına dönüşüyor.
Sanat mı algoritma mı?
Bu gelişme, doğal olarak bazı tartışmaları da beraberinde getiriyor. Müzik endüstrisi açısından bakıldığında, yapay zekâ müziklerinin yükselişi sanatın ticarileşmesi ve insan yaratıcılığının ikamesi konularında endişe yaratıyor.
Alışveriş merkezlerinde ve zincir mağazalarda çalınan müzikler, çoğu zaman duygusal bir bağ kurmak yerine sadece “alışveriş süresini uzatmak” veya “harcama eğilimini artırmak” amacıyla kullanılıyor. Yapay zekâ burada tam da bu amaç için, müziği veriye dönüştürerek ölçülebilir bir pazarlama aracına çeviriyor. Sosyologlar bu dönüşümü “duyusal pazarlamanın algoritmik evrimi” olarak tanımlıyor.
Artık markalar yalnızca vitrinlerini değil, mağazanın ses kimliğini de markalaştırıyor. Her perakende zinciri, kendi yapay zekâ destekli müzik kütüphanesiyle “kendine özgü bir ses markası” oluşturma yarışına giriyor.
Türkiye’de yapay zekâ müziği dönemi yakın mı?

Türkiye’de henüz bu sistemlerin tam ölçekli kullanımı başlamamış olsa da, sektörün nabzı bu yöne kayıyor. AVM yöneticileri ve mağaza zincirleri, hem telif hakkı maliyetlerini azaltmak hem de marka kimliğini güçlendirmek amacıyla yapay zekâ müzik çözümlerini gündeme almaya başladı.
Bazı AVM’lerde dijital müzik yönetim sistemleri üzerinden ses planlaması yapılırken, yakın dönemde yapay zekâ tabanlı “duygusal müzik yönetimi” yazılımlarının test edilmesi bekleniyor. Türkiye’deki markalar için bu dönüşüm sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir fırsat anlamına geliyor. Çünkü doğru kurgulanmış bir yapay zekâ müzik sistemi, müşteri deneyimini güçlendirmenin yanı sıra markaya dijital inovasyon kimliği kazandırıyor.
Geleceğin alışveriş deneyimi: Kişiselleştirilmiş ses
Uzmanlara göre yapay zekâ müziği, önümüzdeki dönemde sadece mağaza içinde değil, müşterinin mobil alışveriş deneyiminde de rol oynayacak. Perakende markalar, uygulamalar üzerinden kullanıcıya özel müzik atmosferleri sunabilecek. Örneğin, bir müşteri markanın uygulamasına girdiğinde, geçmiş alışveriş davranışlarına veya ruh hâli anketlerine göre algoritma tarafından üretilmiş kişisel bir “alışveriş müziği” dinleyebilecek. Böylece yapay zekâ, yalnızca mağazanın duvarları içinde değil, müşterinin kulaklığında da markayla duygusal bir bağ kuracak.
Alışverişin sesi artık dijital mi olacak?
AVM ve perakende sektörlerinde müzikte yapay zekâ dönemi, sessiz ama devrim niteliğinde bir dönüşümü ifade ediyor. Bir yanda maliyet optimizasyonu, marka kimliği ve veriyle yönetilen müşteri deneyimi; diğer yanda sanatın otomasyonu, duygunun dijitalleşmesi ve insan yaratıcılığının sınırları…
Artık alışveriş sadece gözle değil, algoritmalarla da dinleniyor. Perakendenin yeni melodisi kodlarla yazılıyor ve bu melodinin ritmini, geleceği şekillendiren teknoloji belirliyor.







