Mabanee Bahrain Company’de AVM Yönetimi Operasyonları Direktörü olarak görev yapan Sertaç Yeğin, Türk profesyonellerin güçlü yanlarından markaların fırsatlarına, bölgedeki perakende ekosisteminin geleceğine kadar önemli değerlendirmelerde bulundu. “Türk profesyoneller kriz anlarında hızlı karar alabiliyor, çözüm odaklı çalışıyor” diyen Sertaç Yeğin, Orta Doğu’daki deneyimlerini ve sektörün geleceğine dair öngörülerini AVMDergi’ye anlattı.
Röportaj, AVMDergi.com
AVM ve varlık yönetimi alanında Türkiye’de başlayan kariyerini Azerbaycan, Katar ve Bahreyn gibi pazarlarda sürdüren Sertaç Yeğin, bugün Bahreyn’de Mabanee Bahrain Company’nin AVM Yönetimi Operasyonları Direktörü olarak görev yapıyor. 20 yıllık deneyimiyle yalnızca yönetimsel süreçlere değil, sektörün gelişimine de ışık tutan Yeğin, hem profesyonel serüvenini hem de Orta Doğu’nun perakende ekosistemine dair gözlemlerini paylaştı. Röportajımızda, Türk profesyonellerin güçlü yanlarından, markaların bölgedeki fırsatlarına, AVM’lerin geleceğinden kişisel yolculuğuna kadar pek çok konuya değindik.
Bize kısaca AVM sektöründeki kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
20 yıldır AVM ve varlık yönetimi alanında çalışıyorum. Kariyerime Türkiye’de başladım ve zaman içinde Azerbaycan, Katar ve Bahreyn gibi farklı ülkelerde, global şirketler bünyesinde genel müdürlük ve direktörlük gibi pozisyonlarda görev alma fırsatım oldu. Stratejik planlamadan kiralamaya, pazarlamadan operasyonlara kadar AVM yönetiminin tüm alanlarında deneyim kazandım. Yeni AVM açılışları, renovasyonlar ve genişleme projelerinde aktif roller alarak, hem operasyonel hem de geliştirme tarafında kapsamlı bir bakış açısı edindim. Halen Bahreyn’de calismaya devam etmekteyim.
Yurt dışındaki bu göreve nasıl bir süreç sonunda geçiş yaptınız? Karar vermenizde etkili olan faktörler nelerdi?
Uluslararası bir göreve geçiş sürecim, bir yandan kariyerimi global ölçekte geliştirme arzumla, diğer yandan da bölge dinamiklerine hâkim olma isteğimle şekillendi. Türkiye’de edindiğim deneyimlerin, Orta Doğu’daki gelişen pazarlarda ciddi bir karşılığı olduğunu gördüm. Bu kararımda profesyonel gelişim, farklı kültürlerde liderlik deneyimi kazanma ve sektörün bu pazarlarda geçirdiği dönüşümün bir parçası olma arzusu etkili oldu.
Yurt dışında ilk çalışmaya başladığınızda sizi en çok şaşırtan ya da zorlayan şey ne oldu?
En çok zorlayan şeylerden biri, karar alma süreçlerinin zaman zaman biraz uzamasıydı. Türkiye’de daha hızlı ve çevik ilerleyen birçok sürecin burada daha çok onay ve paydaş koordinasyonu gerektirmesi, ilk etapta bir adaptasyon süreci gerektirdi. Aynı zamanda sıcak iklim koşulları ve kültürel hassasiyetler de operasyonel anlamda dikkat edilmesi gereken alanlardı.
“Kiracılar daha fazla beklentiye sahip”
Türkiye’deki AVM yönetimiyle bulunduğunuz ülkedeki AVM yönetimi arasında ne gibi temel farklar gözlemliyorsunuz?
En temel farklardan biri, yönetim modelleri. Türkiye’de daha merkezi ve hızlı karar alabilen yapılar varken, burada daha hiyerarşik ve prosedürel süreçler zaman zaman hâkim olabiliyor. Ancak müşteri hizmetleri ve deneyim yönetimi tarafında burada da artan bir farkındalık olduğunu görüyorum.
Müşteri profili, ziyaretçi davranışları ve kiracı beklentileri açısından nasıl farklılıklar var?
Ziyaretçi profili genellikle daha aile odaklı ve sosyal yaşamın önemli bir parçası olarak AVM’leri kullanıyorlar. Burada AVM, sadece alışveriş değil aynı zamanda sosyalleşme, dinlenme ve etkinlik alanı olarak da yoğun bir şekilde kullanılıyor. Kiracılar ise özellikle hizmet kalitesi, görünürlük ve pazarlama desteği konularında daha fazla beklentiye sahip.
Kiracılarla ilişkiler ve marka yönetimi konusunda farklılıklar hissediyor musunuz?
Kesinlikle. Burada ilişkiler daha çok uzun vadeli güvene dayalı yürüyor. Kiracılar, yönetimden sadece operasyonel destek değil, aynı zamanda stratejik iş ortaklığı da bekliyor. Bu da markalarla daha entegre çalışmayı, pazarlama ve satış desteklerinin daha kapsamlı sunulmasını gerektiriyor.
“İklim koşulları zorlayıcı”
Çalıştığınız ülkenin perakende ekosisteminde en çok dikkat çeken unsurlar neler?
Yerel tüketici davranışlarında marka sadakati oldukça güçlü. Aynı zamanda lüks tüketime olan ilgi yüksek. Ayrıca belirli bir zaman çok hızla popüler olan bazı markaların çok kısa bir süre sonra bazen yine çok hızlıca ortadan kaybolduğuna da şahit oldum. E-ticaret burada yükseliyor olsa da, fiziksel mağaza deneyimi hâlâ çok önemli. Diğer yandan, ülkede yapılan büyük çaplı festivaller, kampanyalar ve indirim dönemleri perakendeye ciddi canlılık katıyor.
Günlük operasyonlarda karşılaştığınız en büyük zorluklar neler?
İklim koşulları, özellikle yaz aylarında çok zorlayıcı. Bu, hem tesisin çok üst düzey bir teknik ve teknolojik bir performansla çalışmasını gerektiriyor hem de ziyaretçi konforunu sağlamak açısından ekstra önlemler alınmasını şart koşuyor. Ayrıca çok uluslu kiracı portföyüyle çalışmak, farklı iş yapış şekillerini ve beklentileri dengelemeyi gerektiriyor. Onay süreçlerinin zaman zaman yavaşlığı da operasyonel esneklik açısından bazen zorlayıcı olabiliyor.
Yönetim tarzınızı yerel kültüre göre nasıl uyarladınız?
Yerel kültüre saygı göstermek ve karar süreçlerinde sabırlı olmak çok önemli. Daha katılımcı, iletişimi güçlü bir yönetim tarzını benimsedim. Aynı zamanda ekipleri motive etmek için kişisel ilişkiler kurmaya, yerel hassasiyetleri anlamaya ve güven inşa etmeye öncelik veriyorum.
Türk markaları için başarı stratejileri
Çalıştığınız bölgede Türk markalarına olan ilgi nasıl?
Oldukça yüksek. Türk markaları, her ne kadar son donemde biraz olumsuz etkilense de yine de kalite-fiyat dengesi açısından çok cazip bulunuyor. Ayrıca Türk mutfağı ve moda markaları özellikle Arap coğrafyasında seviliyor. Ancak markaların pazara girişte kendi yatırımlarını planlamalarının yanı sıra yerel ortaklıklar ve doğru konumlandırma stratejileri belirlemeleri kritik.
Sizce Türk markalarının bu pazarlarda daha fazla yer alabilmesi için neler yapılmalı?
Yerel kültüre de dikkat ederek planlama ve iletişim dili geliştirmeleri önemli. Ayrıca güçlü lojistik ağları, yerel distribütörlerle doğru iş birlikleri ve etkin pazarlama stratejileriyle fark yaratabilirler. Fiziksel mağazanın yanı sıra dijital kanallara da yatırım yapmaları gerekiyor.
Türk AVM profesyonellerinin güçlü yönlerini nasıl tanımlarsınız?
Türk profesyoneller, çok yönlü ve çözüm odaklı. Kriz anlarında hızlı ve pratik karar verebiliyorlar. Aynı zamanda müşteri deneyimine, estetiğe ve operasyonel verimliliğe büyük önem veriyorlar. Bu da bence Türkler olarak bizleri güçlü kılıyor.
“Hibrit modeller yaygınlaşacak”
Bulunduğunuz bölgede AVM sektörü sizce nasıl bir evrim geçiriyor?
Deneyim odaklı dönüşüm çok net bir şekilde görülüyor. AVM’ler artık sadece alışveriş yeri değil; hele ki bu bölgelerde, sanat, gastronomi, eğlence ve sosyal yaşam alanları olarak yeniden konumlandırılıyor. Aynı zamanda dijitalleşme ve sürdürülebilirlik kavramları da kesinlikle artık yönetim stratejilerinin merkezinde.
Önümüzdeki 5 yılda AVM’leri ve perakende sektörünü neler bekliyor?
Dijital ve fiziksel deneyimin daha entegre olduğu hibrit modeller yaygınlaşacak. ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) kriterlerine uygun AVM yönetimi ön plana çıkacak. Ayrıca veri odaklı karar alma süreçleri, kişiselleştirilmiş ziyaretçi deneyimi ve teknoloji destekli çözümler daha çok hayatımızda olacak.
Bu deneyim sizin kişisel ve profesyonel hayatınızı nasıl etkiledi?
Bu uluslararası deneyim, bana farklı kültürlerle çalışma, adaptasyon kabiliyeti geliştirme ve liderlik becerilerimi farklı açılardan yeniden inşa etme fırsatı sundu. Kişisel olarak ise daha sabırlı, esnek ve çok kültürlü düşünebilen bir yapıya kavuştum. Kariyerim açısından da çok katmanlı bir vizyon geliştirmemi sağladı.